İnsan en çok kendine benzeyeni sever.
Ruhu ruhuna, yüreği yüreğine, yarası yarasına.
Sevgi de aynaya bakmak gibidir.
Bırakda seveyim seni Gazze, beytlüllahim, cenin, kısaca Filistin. Tarihimi okuyunca öğrendim. Seninle aynı kaderi yaşadığımızı. Milyarların içinde yalnız kalmayı, leş kargalarının üzerine çullandıklarını televizyon ekranlarından izliyorum.
Bundan yüz yıl önce bizlerde aynı kaderi yaşamışız. Hem de ne yaşayış.
Kurbanlık hayvanı pay eder gibi etmişler üç milyon kilometre kareyi. Hem de başını kesmeden parçalamışlar canlı canlı. Bazı vatan toprakları kan akıtılmadan bırakılmış zalimlerin insafına. Bazı vatan toprakları masada kaybedilmiş içi boş antlaşmalarla.
Allah nasip etti 2018de Filistin’i ziyaret etmeyi. Aman Allah’ım bu ne güzel bir şehir. Hiç yabancılık çekmedim. Üç saat gurubumuzdan ayırdılar da beni İsrail’in korkakları kendi havalimanında. Aklıma korku nedir gelmedi. Buralar benim yurdum der gibi baktım zalim yüzlü insanlıktan nasibini almamış nasipsizlerin yüzlerine. Onlarda ise büyük bir tedirginlik büyük bir sıkıntı. Bu sıkıntı gözlerinden okunuyordu.
Bedava büyük bir mirasa konmuş mirasyedi gibi duruyorlardı karşımda.
Ve bu adamlarda köklü bir duruş göremedim köksüzlerde. Sanki bir sorun çıksa da elimden geleni yapayım diyen bedbaht kişi gibi bakıyordu yüzüme. Ama asla bozmadım kendimi.
Çünkü biliyordum Filistin’i ve bil hassa Kudüs.
Gökte yapılıp dayere indirilen şehir. Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri. Altında bir krater saklayan şehir. Kalbime bir ağırlık gibi çöküyor şimdi.
Ne diyor, ne diyor Kudüs bana şimdi. Hani Şam’dan bir şamdan getirecektin.
Dikecektin Süleyman peygamberin kabrine.
Ruhları aydınlatan bir lamba
İfriti döndürecek insana:
Söndürecek canavarın gözlerini.
İfriti döndürecek insana.
( alın yazısı saati, Sezai Karakoç)
Ah kardeşler, gönlümün yükünü kaldıramıyorum...Cahit Zarifoğlu
Esen kalın güzel insanlar.